Kelimelerin karşılıkları
dönemler içinde değişmeler göstermiş, hatta aynı dönemde yaşamış yazar ve
şairlerce de aynı kelimelere farklı yorum ve anlamlar yüklendiği bilinmektedir.
Ama hiç şüphesiz üzerine en çok konuşulmuş yazılmış ve çizilmiş kelime aşktır.
Herkesin aşk hakkında veya aşk acısı hakkında söyleyecek sözü vardır. Ben aşk
hakkındaki düşüncelerimi ifade etmeden önce şu sınırı iyi çizmek lazım, dünyada
bu nasıldır bilmem ama bizde aşk ikiye ayrılır; Bir ilahi aşk, iki zahiri aşk
ben naçizane zahiri aşktan bahsetmeye çalışacağım.
AŞK
NEDİR?
Başta da ifade ettiğim gibi herkesin
kendine göre bir tanımı vardır ama bence aşk bir çeşit bağımlılıktır. Anlık bir
ilginin alışkanlık haline gelmesiyle oluşan ve o olduğunda olmazsa olmaz
sandığın gittiğinde de kesinlikle unutmaman gerektiğine kendini inandırıp kabul
ettirdiğin filmlerden dizilerden görüp heveslendiğin bir duygu ütopyasıdır.
AŞK
VE SEVĞİ ARASINDAKİ FARK
Aşk: Anlık ilgin alışkanlık haline geldi
anlaşamıyorsunuz, birbirinizi yorup yıpratıyorsunuz ama kopamıyorsunuz ya da
kopmuşsunuz ama unutamıyorsunuz. Çünkü birbiriniz için şartlanmışsın buda sana
acıdan başka bir şey getirmiyor. Ama sevdiysen o zaman başka, tabi önce bulmak
lazım. Bulmak için ana kural tek, o da denklik. Her konuda denklik arasın
denklik olursa çatışma olmaz, çatışmanın yokluğu huzuru huzur ise bir birini
saymayı ve sevmeyi getirir.
DEĞİŞEN
DÜNYA DÜZENİNDE TÜRKİYE’DE AŞK
Aşk, Fransa’da komedi, İngiltere’de
trajedi, İtalya’da opera Almanya’da melodram Türkiye’de hayat boyu çekmek
zorunda olduğumuz bir çiledir.
Bu sözü yıllar önce Genç Beyin dergisinde
okumuştum ve bence gerçekten Türkiye için doğru bir tespittir. Türkiye’de aşk
birçok insan için çileden ibarettir. Peki, Fransa’da komedi, İngiltere’de
trajedi, İtalya’da opera Almanya’da melodram olan aşk bizde niye çile?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki o
ülkelerde bilindiği gibi insanlar, ilişkileri başlayıp bitirmede ve ara verip
sonrasında devam etmeleri kolay çünkü sahiplenme duygusu çok fazla olmadığı
gibi sahiplenilmeyi hissetmek gibi bir istekleri de yoktur. Ama bizde durum
baya farklı sahiplenme ve sahiplenilme istekleri aynı zamanda hisseleri bizde
üst safhadadır. Bu durumun inançlarımıza ahlaki yapımıza uyduğu gibi güçlü aile
bağları oluşturması acısından da önemlidir. Şimdi diyeceksiniz ki burada ne
oluyor da çileye dönüyor.
“Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhu
koyu aşk sanıyorsunuz” Wiliam Shakespeare.
Yirminci yüzyıldan itibaren bütün dünyada insanlar her
noktada belirli kalıplara mahkûm edilmeye çalışıldı. Giyimden yemeye, güzellik
algısından insan ilişkilerine kadar tek bir kalıbın olunması sağlandı. Bu bizim
ülkemize ulaştığında, her yörenin kendisine ait yöresel kıyafetlerinin yerini
hazır giyim mağazalarından aldığımız kalıp giyişiler, o güzel yemeklerimize
alternatif olarak fast food gıdalar, güzellik algısına ise bayanlarda sıfır
beden olmalıdır, erkeklerde ise göbeksiz ve kaslı olmalıdır algısı dayatıldı. İnsanlar
farkında olmadan âşık olmak için kalıba uyan insanlar aramaya başladı (Hatta
son zamanlarda internette bir videoda kaslı erkek sevemeyecek miyiz hep bakımı
biz mi yapacağız diyen ablanın isyanı yankılandı). Bu arada mutluluğun
formüllüde verildi âşıklara. Bu formülde, takmaları gereken saat markaları,
nerelerden giyinmeleri gerektiği, hangi
günler birbirlerini hatırlamaları ve hediye almaları gerektiği dahi yazıyordu.
Yani mutluluk için devamlı hediyelerle taçlandırılmış sürprizler olmalı bakış
açısı bilinçaltımıza yerleşti. Buda bize doyuma ulaşamama ve her zaman daha
fazlasını isteyen mutluluğu satın alabileceğimizi zanneden, sahip olduklarımızı
her kese gösterirsek daha iyi yerlere geleceğini düşünen mutsuz bireyler
olmamızı sağladı.
HAYAT BİR YOLDUR
Şunu iyi anlamış olmamız gerekir hayat bizi ölüme
götüren bir yoldur ve bu yolun yazıda olacak kışı da. Önümüze gelen her
engelde, yapılan her tartışmada kaçmak, isyan etmek yerine çözüm odaklı olmak,
empati yaparak problemlerin bazen üzerine giderek, bazen zamana bırakarak belki
biraz uzaklaşarak ama koparmadan yıkmadan çözmeye çalışmalıyız.
Unutmayalım ki her hal geçicidir.
Kelimelerin karşılıkları
dönemler içinde değişmeler göstermiş, hatta aynı dönemde yaşamış yazar ve
şairlerce de aynı kelimelere farklı yorum ve anlamlar yüklendiği bilinmektedir.
Ama hiç şüphesiz üzerine en çok konuşulmuş yazılmış ve çizilmiş kelime aşktır.
Herkesin aşk hakkında veya aşk acısı hakkında söyleyecek sözü vardır. Ben aşk
hakkındaki düşüncelerimi ifade etmeden önce şu sınırı iyi çizmek lazım, dünyada
bu nasıldır bilmem ama bizde aşk ikiye ayrılır; Bir ilahi aşk, iki zahiri aşk
ben naçizane zahiri aşktan bahsetmeye çalışacağım.
AŞK NEDİR?
Başta da ifade ettiğim gibi herkesin
kendine göre bir tanımı vardır ama bence aşk bir çeşit bağımlılıktır. Anlık bir
ilginin alışkanlık haline gelmesiyle oluşan ve o olduğunda olmazsa olmaz
sandığın gittiğinde de kesinlikle unutmaman gerektiğine kendini inandırıp kabul
ettirdiğin filmlerden dizilerden görüp heveslendiğin bir duygu ütopyasıdır.
AŞK VE SEVĞİ ARASINDAKİ FARK
Aşk: Anlık ilgin alışkanlık haline geldi
anlaşamıyorsunuz, birbirinizi yorup yıpratıyorsunuz ama kopamıyorsunuz ya da
kopmuşsunuz ama unutamıyorsunuz. Çünkü birbiriniz için şartlanmışsın buda sana
acıdan başka bir şey getirmiyor. Ama sevdiysen o zaman başka, tabi önce bulmak
lazım. Bulmak için ana kural tek, o da denklik. Her konuda denklik arasın
denklik olursa çatışma olmaz, çatışmanın yokluğu huzuru huzur ise bir birini
saymayı ve sevmeyi getirir.
DEĞİŞEN DÜNYA DÜZENİNDE TÜRKİYE’DE AŞK
Aşk, Fransa’da komedi, İngiltere’de
trajedi, İtalya’da opera Almanya’da melodram Türkiye’de hayat boyu çekmek
zorunda olduğumuz bir çiledir.
Bu sözü yıllar önce Genç Beyin dergisinde
okumuştum ve bence gerçekten Türkiye için doğru bir tespittir. Türkiye’de aşk
birçok insan için çileden ibarettir. Peki, Fransa’da komedi, İngiltere’de
trajedi, İtalya’da opera Almanya’da melodram olan aşk bizde niye çile?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki o
ülkelerde bilindiği gibi insanlar, ilişkileri başlayıp bitirmede ve ara verip
sonrasında devam etmeleri kolay çünkü sahiplenme duygusu çok fazla olmadığı
gibi sahiplenilmeyi hissetmek gibi bir istekleri de yoktur. Ama bizde durum
baya farklı sahiplenme ve sahiplenilme istekleri aynı zamanda hisseleri bizde
üst safhadadır. Bu durumun inançlarımıza ahlaki yapımıza uyduğu gibi güçlü aile
bağları oluşturması acısından da önemlidir. Şimdi diyeceksiniz ki burada ne
oluyor da çileye dönüyor.
“Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhu koyu aşk sanıyorsunuz” Wiliam Shakespeare.
Yirminci yüzyıldan itibaren bütün dünyada insanlar her
noktada belirli kalıplara mahkûm edilmeye çalışıldı. Giyimden yemeye, güzellik
algısından insan ilişkilerine kadar tek bir kalıbın olunması sağlandı. Bu bizim
ülkemize ulaştığında, her yörenin kendisine ait yöresel kıyafetlerinin yerini
hazır giyim mağazalarından aldığımız kalıp giyişiler, o güzel yemeklerimize
alternatif olarak fast food gıdalar, güzellik algısına ise bayanlarda sıfır
beden olmalıdır, erkeklerde ise göbeksiz ve kaslı olmalıdır algısı dayatıldı. İnsanlar
farkında olmadan âşık olmak için kalıba uyan insanlar aramaya başladı (Hatta
son zamanlarda internette bir videoda kaslı erkek sevemeyecek miyiz hep bakımı
biz mi yapacağız diyen ablanın isyanı yankılandı). Bu arada mutluluğun
formüllüde verildi âşıklara. Bu formülde, takmaları gereken saat markaları,
nerelerden giyinmeleri gerektiği, hangi
günler birbirlerini hatırlamaları ve hediye almaları gerektiği dahi yazıyordu.
Yani mutluluk için devamlı hediyelerle taçlandırılmış sürprizler olmalı bakış
açısı bilinçaltımıza yerleşti. Buda bize doyuma ulaşamama ve her zaman daha
fazlasını isteyen mutluluğu satın alabileceğimizi zanneden, sahip olduklarımızı
her kese gösterirsek daha iyi yerlere geleceğini düşünen mutsuz bireyler
olmamızı sağladı.
HAYAT BİR YOLDUR
Şunu iyi anlamış olmamız gerekir hayat bizi ölüme
götüren bir yoldur ve bu yolun yazıda olacak kışı da. Önümüze gelen her
engelde, yapılan her tartışmada kaçmak, isyan etmek yerine çözüm odaklı olmak,
empati yaparak problemlerin bazen üzerine giderek, bazen zamana bırakarak belki
biraz uzaklaşarak ama koparmadan yıkmadan çözmeye çalışmalıyız.
Unutmayalım ki her hal geçicidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder