28 Ocak 2017 Cumartesi

AŞKA HİÇ BÖYLE BAKTINIZ MI?


Kelimelerin karşılıkları dönemler içinde değişmeler göstermiş, hatta aynı dönemde yaşamış yazar ve şairlerce de aynı kelimelere farklı yorum ve anlamlar yüklendiği bilinmektedir. Ama hiç şüphesiz üzerine en çok konuşulmuş yazılmış ve çizilmiş kelime aşktır. Herkesin aşk hakkında veya aşk acısı hakkında söyleyecek sözü vardır. Ben aşk hakkındaki düşüncelerimi ifade etmeden önce şu sınırı iyi çizmek lazım, dünyada bu nasıldır bilmem ama bizde aşk ikiye ayrılır; Bir ilahi aşk, iki zahiri aşk ben naçizane zahiri aşktan bahsetmeye çalışacağım.


AŞK NEDİR?


Başta da ifade ettiğim gibi herkesin kendine göre bir tanımı vardır ama bence aşk bir çeşit bağımlılıktır. Anlık bir ilginin alışkanlık haline gelmesiyle oluşan ve o olduğunda olmazsa olmaz sandığın gittiğinde de kesinlikle unutmaman gerektiğine kendini inandırıp kabul ettirdiğin filmlerden dizilerden görüp heveslendiğin bir duygu ütopyasıdır.




AŞK VE SEVĞİ ARASINDAKİ FARK

Aşk: Anlık ilgin alışkanlık haline geldi anlaşamıyorsunuz, birbirinizi yorup yıpratıyorsunuz ama kopamıyorsunuz ya da kopmuşsunuz ama unutamıyorsunuz. Çünkü birbiriniz için şartlanmışsın buda sana acıdan başka bir şey getirmiyor. Ama sevdiysen o zaman başka, tabi önce bulmak lazım. Bulmak için ana kural tek, o da denklik. Her konuda denklik arasın denklik olursa çatışma olmaz, çatışmanın yokluğu huzuru huzur ise bir birini saymayı ve sevmeyi getirir.


DEĞİŞEN DÜNYA DÜZENİNDE TÜRKİYE’DE AŞK


Aşk, Fransa’da komedi, İngiltere’de trajedi, İtalya’da opera Almanya’da melodram Türkiye’de hayat boyu çekmek zorunda olduğumuz bir çiledir.
Bu sözü yıllar önce Genç Beyin dergisinde okumuştum ve bence gerçekten Türkiye için doğru bir tespittir. Türkiye’de aşk birçok insan için çileden ibarettir. Peki, Fransa’da komedi, İngiltere’de trajedi, İtalya’da opera Almanya’da melodram olan aşk bizde niye çile?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki o ülkelerde bilindiği gibi insanlar, ilişkileri başlayıp bitirmede ve ara verip sonrasında devam etmeleri kolay çünkü sahiplenme duygusu çok fazla olmadığı gibi sahiplenilmeyi hissetmek gibi bir istekleri de yoktur. Ama bizde durum baya farklı sahiplenme ve sahiplenilme istekleri aynı zamanda hisseleri bizde üst safhadadır. Bu durumun inançlarımıza ahlaki yapımıza uyduğu gibi güçlü aile bağları oluşturması acısından da önemlidir. Şimdi diyeceksiniz ki burada ne oluyor da çileye dönüyor.









“Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhu koyu aşk sanıyorsunuz” Wiliam Shakespeare.
Yirminci yüzyıldan itibaren bütün dünyada insanlar her noktada belirli kalıplara mahkûm edilmeye çalışıldı. Giyimden yemeye, güzellik algısından insan ilişkilerine kadar tek bir kalıbın olunması sağlandı. Bu bizim ülkemize ulaştığında, her yörenin kendisine ait yöresel kıyafetlerinin yerini hazır giyim mağazalarından aldığımız kalıp giyişiler, o güzel yemeklerimize alternatif olarak fast food gıdalar, güzellik algısına ise bayanlarda sıfır beden olmalıdır, erkeklerde ise göbeksiz ve kaslı olmalıdır algısı dayatıldı. İnsanlar farkında olmadan âşık olmak için kalıba uyan insanlar aramaya başladı (Hatta son zamanlarda internette bir videoda kaslı erkek sevemeyecek miyiz hep bakımı biz mi yapacağız diyen ablanın isyanı yankılandı). Bu arada mutluluğun formüllüde verildi âşıklara. Bu formülde, takmaları gereken saat markaları, nerelerden giyinmeleri gerektiği,  hangi günler birbirlerini hatırlamaları ve hediye almaları gerektiği dahi yazıyordu. Yani mutluluk için devamlı hediyelerle taçlandırılmış sürprizler olmalı bakış açısı bilinçaltımıza yerleşti. Buda bize doyuma ulaşamama ve her zaman daha fazlasını isteyen mutluluğu satın alabileceğimizi zanneden, sahip olduklarımızı her kese gösterirsek daha iyi yerlere geleceğini düşünen mutsuz bireyler olmamızı sağladı.


HAYAT BİR YOLDUR



Şunu iyi anlamış olmamız gerekir hayat bizi ölüme götüren bir yoldur ve bu yolun yazıda olacak kışı da. Önümüze gelen her engelde, yapılan her tartışmada kaçmak, isyan etmek yerine çözüm odaklı olmak, empati yaparak problemlerin bazen üzerine giderek, bazen zamana bırakarak belki biraz uzaklaşarak ama koparmadan yıkmadan çözmeye çalışmalıyız.
Unutmayalım ki her hal geçicidir.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder