NE İSTEDİĞNİ BİLMEZ İNSAN
Güzel
sözü hoş nidayı duyar kulaklar ama sağırdır kalbine duymaz kalbinin sesini de
sözünü de.
Güzeli
seçer görürde gözler, kalp amadır gözünün görmediğine.
Kapılır
insan aynadaki yansımalara kalbine yansıyanlara inat.
Ve
belki de bilmez insan ne istediğini, sadece istemeyi ister ne istediğine
bakmadan.
Etrafımızda bize övgüler yağdıran
tatlı diliyle, bizim yüzümüzü güldüren her zaman bize hoş görünür. Çokta
bakmayız ne kadar samimi, bir hesabı var mı diye. Şöyle yoklamayız, kalbimizi
gerçi yoklasak da bilmeyiz ya içgüdüsel mi yoksa kalpten mi?
Yani
ağzın laf yapmıyorsa eğer ne kadar değer verirsen ne kadar seversen sev, ne
değer verdiğin kadar değer görürsün nede sevdiğin kadar sevilirsin. Daha kötüsü
sana gerçekten değer veren seveni de görmesin. Bu her türlü insan ilişkisi için
geçerli bir durumdur. İnsan hep görünene takılır kimse buz dağının arkasında ki
güzelliği görmez hep buz dağında kalır.
Peki, kalple göre bilmenin kuralı ne derseniz, kalp ile beyin arasındaki yolu bulabilmekte içgüdüsel bakmamakta. Çünkü unutmamalı ki içgüdü; canlıların, araya, akıl, düşünce, bilinç girmeksizin kendilerine yararlı ve gerekli gördüklerine yönlendiren doğal duygudur. Yani mesele kalpgüdüsel baka bilmekte ve unutmamalı ki akılınız hayır dediğine kalbiniz asla evet demez, orada size evet diyen içgüdülerinizdir. UNUTULMAMALI Kİ, AKLINI DİNLERSEN KALBİNİ KEŞFEDERSİN.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder